Şub 042012
 

Bir söz vardır: “Tarih tekerrürden ibarettir.” Bu anlatım spora uygun olarak kendi derin anlamını koruyor. Gerçekten de patenin tarihini ne kadar iyi bilirsek bu sporada ilerleme yollarını daha kesin ve daha derin olarak keşfedebiliriz.

Artistik Buz Pateninin Doğuşu

Patenin köklerini bulmak ve onun ilkleriyle tanışmak için çok uzak zamanlara göz atmak gerekir. El yazıtlarında da görüleceği gibi 12. asırda, Londra köylülerinin kaydıkları kemikten patenlere rastlanır (Resim 1). Ayrıca 1300’lü yıllarda yapıldığı saptanmış, at kemiğinden, ayağa bağlantıları iple olan patenler Kazakistan’ın Borovaya bölgesinde bulunmuştur.

Resim 1

Canterbury’li keşiş William Fitzstephen ise şunları yazmıştır: “Londra şehrinin ünlü kronikleri.” “Gençler çeşitli gruplar halinde buz üzerinde spor yapmaya gidiyorlar. Biri geniş bir adımla ne kadar da hızlı kayıyor. Öbürleri buzda daha tecrübeli oyunlar yapıyorlar. Bazı hayvanların incik kemiklerini ayaklarına bağlamak suretiyle ve ellerinde keskin demir uçlu bastonlar tutarak, bazen de bu bastonlarla itişler yaparak buzda haddi hesabı olmayan bir süratle, adeta havada birer kuş, birer mızrak gibi çok hızlı gidiyorlar.”

İskandinav Destanında da kemik patenler hakkında birçok anlatım vardır. Bunun gibi patenler Avrupa’da, örneğin İsviçre’de, arkeolojik kazılar sırasında bulunmuştur. Ayrıca buz pateni, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde ulaşım için birer araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Takriben 14. asrın başlarında “Hollanda Adımı” olarak adlandırılan öne dış kenarla kayma tekniğini görüyoruz.

Resim 2

Tabi ki kemik patenlerin sahipleri figür pateninin geleceğinin temelini atamadılar. Bunun için tamamen değişik demirden patenlere gerek duyuluyordu. İlk olarak bu çeşit patenlere Fritofe’nin “İzlanda Efsanesinde”, 1380 senesinde rastlanır. Hatta Avrupa’da yapılan arkeolojik kazılar sırasında meydana çıkarılan küçük köylerin sokak duvarlarında, o zamanın patenleriyle kayan çok canlı patenci gravürleri görmek mümkündür. Şüphe yoktur ki bu çeşit patenlerin ortaya çıkışıyla sürat pateninde kuvvetli itiş imkanı doğdu ve en önemlisi artistik patende, çapraşık figürlerin çiziminde meydana çıkan tutukluğun giderilmesi, bunun yanında  da düzgün bir poz verme imkanına kavuşuldu. Bu sayede paten sanatı popülerlik kazanmaya başladı.

Resim 3|Benjamin West|1738-1820

Buz pateni tarihinde hatırlanmaya değer diğer bir isim de 18. asırda yaşamış Philadelphia’lı sanatçı Benjamin West’dir (Resim 3). West 1783 senesinde Avrupa’ya gelerek buz pateninde olması gereken ahengi, uyumu, zarafeti ve cesareti herkese göstermiştir. Bununla birlikte Amerikalı patenciler meydanı Avrupalılara bırakmadıklarını, hatta onları teknik açıdan geride bile bıraktıklarını göstermişlerdir.

İçeriğinde buz patenine rastlanan ilk kitap, 1498 yılında Hollandalı Johannes Brugman tarafından yazılmış olan “Vita alme virginis Liidwine” (Saint Lidwina of Schiedam) adlı hikaye kitabıdır. Kitapta özet olarak paten aşığı Lidwina adlı bir kızın gölde paten kaydığı sırada buzun kırılması suretiyle geçirdiği kazadan ve bu kazadan sonra belinin sakatlanması yüzünden bir daha buza çıkamamasından bahsedilmektedir. Bu üzüntü veren hikaye kitabındaki resimlerden, ilk kayma tekniklerinin bu günküne benzediğini görmekteyiz (vücudun dikliği, serbest ayağın gerginliği, kayan ayağın hafif büküklüğü vs.),
(Resim 4).

Resim 4

Resim 5

Resim 6

Diğer bir kitap ise başlı başına bir paten ustası olan İngiliz topçu teğmeni Robert Jones tarafından 1772 yılında yazılmıştır. “A Treatise of Skating” adlı kitapta o zamanın en popüler figürleri yer almaktadır. Bu kitapla birlikte artık iç ve dış kavislerin, ön-dış spiralin, iç ve dış kartalın, ön-dış sekizin ve bunu gibi daha birçok hareketin teknikleri şekillenmeye başlıyordu (Resim 5).

Bu tip kitaplar arasında 1813 yılında J. Garcin tarafından kaleme alınan “Le Vrai Patineur” adlı kitaba da değinmeden geçmek yanlış olur. Paris’te yayınlanmış olan bu kitapta üç dönüşleri, waltz adımları, geri iç ve dış kenarlar, spin ve hatta bazı jumplar anlatılmaktadır (Resim 6).

Ayrıca 1869 yılında T. Maxwell Witham ve H. E. Vandervell  tarafından yazılan “A System of Figure Skating” adlı kitapta ise tüm kenarlar ve üçler işlenirken ilk defa bracket ve counter hareketleri anlatılmıştır. Yine bu kitapta vücudun dikliği, her iki ayak üzerindeki spinler ve spin yapan ayağın gerginliğine dikkat çekilmiştir.

Bütün bu kitaplar arasında zorunlu figürlere ve zorunlu figürlerin vücut balansı üzerindeki faydalarına en çok ve en ayrıntılı biçimde değinen kitap ise Demeter Diamantidi, Dr. Karl von Korper ve M. Wirth tarafından yazılan “Tracings on The Ice” adlı kitaptır.

Artistik Buz Pateni Sporunun Biçimlenişi

Resim 7|Jackson Haines|1840-1875

Mevcut bütün zorunlu figürlerin ve bu figürlerin temel tekniklerinin gelişmesi için yaklaşık 100 senelik bir süre geçmesi gerekti. Glasgow’da yayınlanan ve bu şehrin paten kulübü başkanı D. Anderson tarafından yazılan “Buz Pateni Sanatı” adlı kitapta ve Londra’dan H. E. Vandervell ve T. Maxwell Witham’ın çalışmalarında artık bütün sekizlerin, üçlerin, bracketlerin ve diğer mikroelementlerin teknikleri anlatılmıştır. Şüphe yoktur ki günümüzün modern pateni bu temel adımlar olmadan var olamazdı. Ayrıca şu anki mevcut bütün zorunlu figürler Büyük Britanya’dan çıkmıştır. Hatta dünyanın ilk buz pateni kulübü olan Edinburgh 1742 senesinde yine burada kurulmuştur.

Büyük Britanyalıların üstün gayretlerinin yanı sıra  okyanus öncesi patenciler de çalışmalarını büyük bir hızla sürdürdüler. ABD ve Kanada’da birçok paten kulübü kuruldu, yeni paten modelleri geliştirildi ve bu kıtaya özgü tekniğin öğretildiği okullar kuruldu. 19. yüzyılın en iyi patencisi olarak sayılan ve modern figür pateninin babası; “The Father of Modern Figure Skating” olarak nitelenen Kanadalı Jackson Haines (Resim 7) 1860’lı yıllarda Avrupa’ya geldi. Onun bu gelişi Avrupalılara, ne kadar çok şey bilirlerse bilsinler ondan öğrenecekleri çok şeyler olduğunu gösterdi.

Haines’in Avrupa seyahati sırasında ünlü rus patenci N. Panin-Kolomenkin şu satırları yazdı: “Bizim için paten sanatındaki yeni formların yaratıcısı sayılan Jackson Haines, 1864 senesinde Avrupa’ya geldi. Onun kayış stili, güzellik ve estetik olarak bambaşka. Hareketlerin ritmi ve müzikle uyumu herhalde tamamen kendi kendine gelişmiş… Bunun dışında Avrupa’da teknik yönden bir ilk olarak, kayış hamlesinin sadece itiş sonrasındaki atalet kuvvetiyle değil, ayrıca vücudun her dönüşünde kayan ayağın yaptığı bükülüp gerilme hareketleriyle de alakalı olduğunu ve bu sayede yeni bir kayış hareketinin sağlanabileceğini gösterdi. Bu önemli prensip J. Haines’in bütün usulleriyle bağlantılı olarak çok büyük önem taşır. Ancak tüm bunların yanında Haines, patenin estetik yönünün hiçbir zaman sportif ve teknik yönü bastırmaması gerektiğini, hareketlerdeki kesinliğin, eminliğin ve çabukluğun serbestlikle, doğallıkla ve güzellikle ifade edilmesinin şart olduğunu anlayarak, figür patenine olan en büyük katkısını yaptı. Bu sayede kendi kayışını ve hareketlerini gerçek sanat basamağına ulaştırarak seyircileri emosyonel yönden müthiş etkiledi.

Böylece Haines şaşırmış Avrupalılara tamamen beklenmedik bir biçimde tüm teknik hareketlerin etkili, ritmik danslarla, güzel bir koreografiyle ve mükemmel vücut hareketleriyle ne kadar güzel yapılabileceğini gösterdi. Haines’in sanatının etkisi muazzam büyüktü. Uluslararası stile öyle büyük bir gelişme kaydettirdi ki bu sayede yeni sanat formları ve teknikler oluştu, modern figür pateninin önü ileriye doğru müthiş açıldı.” Haines’in Avrupa seyahati sırasında Viyana’da yaptığı gösteride sergilediği Waltz, Mazurka, Kadril (Quadrille) ve Marş dansları bu günkü buz dansının temelini teşkil eder.

Daha sonraları Haines St. Petersburg’da da bir gösteri yaptı. Seyirci ve patencilerden oluşan geniş bir kitle, o senelerde dünyanın en iyi patencisi sayılan Hainesden çok şeyler öğrendiler.  Seyirciler arasında ünlü Rus patenci Aleksey Pavlovich Lebedev de vardı ve bu güçlü patencinin ustalığını değişmez bir suretle o da kabullendi. Fakat ne yazık ki Haines çok uzun süre yaşayamadan 1875 yılında hayata veda etti. Mezar taşı üzerinde “King of Skaters”; “Patencilerin Kralı” yazmaktadır. New York’ta bale tahsili yapmış olan Haines, ilk çelik bıçaklı pateni kullanmış ve ilk sit spini yapmıştır. Özellikle Avusturya’da yaptığı müthiş gösteri patenin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Resim 8|Louis Rubinstein|1861-1931

Birçok yabancı paten ustasının takdirini kazanmış olan Rusların ünlü patencisi A. P. Lebedev, içlerinde 1890 yılında Petersburg’da yapılan ve dünyanın en güçlü patencilerinin yarıştığı önemli bir turnuvada kendini gösterdi. Bu yarışma, Yusupovsky korularındaki 25 yıllık buz pistinin yıl dönümü şerefine düzenlenmişti. Yarışmada Amerika şampiyonu Kanadalı L. Rubinstein (Resim 8), Almanya şampiyonu F. Kaiser’in yanı sıra İsveç’in, Avusturya’nın ve Finlandiya’nın en iyi patencileri yarıştı. Yarışmayı L. Rubinstein kazanarak dünyanın resmi olmayan ilk buz pateni şampiyonu unvanını aldı. Rubinstein aynı zamanda 1887 yılında Kanada Amatör Patenciler Birliğinin kurulmasına öncülük etti ve yaşamının son günlerine kadar bu birliğin başkanlığını yaptı. 1939 yılında adı “Canadian Figure Skating Association” olarak değiştirlen bu birlik 1947’de ISU’ya üye olmuştur.

St. Petersburg’daki bu başarılı organizasyon, Uluslararası Paten Birliği’nin kurulma girişimlerini ve aynı zamanda Avrupa ve Dünya şampiyonaları organizasyon çalışmalarını da hızlandırdı.
Tüm bu süreç içerisinde her biri birer dönüm noktası teşkil eden önemli tarihleri burada vurgulamak yerinde olacaktır.  Amerika’nın ilk buz pateni kulübü 1849 yılında Philadelphia’da kurulmuştur. Dünyanın ilk kapalı mekandaki doğal buz pisti 1859 yılında Kanada’da yapılmıştır. Mekanik olarak soğutulan ve tüm yıl boyunca aralıksız buz pateni yapma olanağı sağlayan “The Glaciarium” adındaki ilk buz pisti 1876 yılında Londra’da inşa edilmiştir.

Resim 9|Axel Paulsen|1855-1938

1882 senesinde Avusturya’da yapılan bir yarışmada Norveçli patenci Axel Paulsen (Resim 9) ilk bir buçuk turlu atlamayı gerçekleştirmiştir. Bu jump halen Axel adıyla anılmakta ve modern buz pateninin en zor atlayışı olarak nitelenmektedir.

1890’lı senelerin başlarında Rus patencilerin başarıları diğer ülkelerdeki paten ustaları için gerçekten hayret vericiydi. Ancak Rusya tarihine göz atıldığında buz pateninin bu ülkede çok daha eski tarihlerde, Çar I. Peter (1682-1725) devrinde popülerlik kazandığı görülmektedir.

I. Peter bir Avrupa seyahati sonrasında eve getirdiği patenleri geliştirerek günümüz patenlerinin ataları sayılan, çizmeye monteli yeni bir model icat etmiştir.

Bu arada ünlü yazara A. S. Pushkin’in “Evgenia Onegina” adlı kitabından birkaç satır hatırlamak sanırım yerinde olur: “Neşeli halkın gençleri patenleriyle adeta buzu kesiyorlar.” A. S. Pushkin bu satırlarıyla 19. yüzyılda Rus halkının buz üzerindeki keyfini hatırlatıyor. Ayrıca Rusya’nın ilk öğretici paten kitabı olan “Kış Eğlenceleri ve Buz Pateninde Koşu Sanatı” adlı kitap dönemin St. Petersburg Harp Akademisi cimnastik hocası G.M. Pauli tarafından yine Pushkin döneminde yazılmıştır.

1877 senesinde, Yusupovsky korularındaki buz pisti, yat kulübü tarafından bir grup paten sanatı hayranına devredildi ve bu sayede “St. Petersburg Amatör Patenciler Derneği” kuruldu. Bu dernek Rusya’nın paten sporundaki gelişimine öncülük etmiştir.

İlk resmi dünya şampiyonası 1896 senesinde St. Petersburg’da Yusupovsky korularındaki buz pistinde yapıldı. Şampiyonada sadece erkekler yarıştı, dört kişiydiler ve içlerinden ikisi Rus’tu. Şampiyonanın galibi Münihli Alman sporcu Gilbert Fuchs oldu.

Bununla birlikte 1900 yılların başında Rusya’da ilk resmi kulüp oluşturuldu. Rusya Buz Pateni Federasyonu ise 1936 yılında kurulmuştur.

Bayanlar arası ünvan yarışına başlamak ancak 10 seneden sonra mümkün olabildi. 1906 yılında İsviçre’nin Davos kentinde yapılan dünya şampiyonasında bayanlar kategorisi ilk defa resmi olmayarak yer aldı. Yarışmayı İngiltere’den Madge Syers-Cave 1. olarak tamamladı (Resim 10). Bayanlar kategorisi resmi olarak ise sadece 1924 yılında Norveç’in Oslo kentinde yapılan dünya şampiyonasında yer aldı. Bu yarışmayı ise Avusturya’dan Herma Szabo kazandı (Resim 11).

Resim 10|Madge Syers-Cave|(1881-1917)

Resim 11|Herma Szabo|1902-1986

İlk Avrupa Şampiyonası 1891 yılında Almanya’nın Hamburg kentinde yapıldı. Bu şampiyonada da aynı ilk dünya şampiyonasında olduğu gibi sadece erkekler yarıştı ve birinciliği Alman sporcu Oskar Uhlig kazandı. Bayanlar kategorisinin yer aldığı ilk Avrupa Şampiyonası ise 1930 yılında Avusturya’nın Viyana kentinde yapıldı. Bu yarışmanın 1.’si ise Avusturyalı sporcu Fritzi Burger (Resim 12) oldu.

Çiftler ve buz dansı kategorileri, hem Dünya hem de Avrupa şampiyonalarına çok geç dahil edildi.Çiftlerdeki ilk gösteri 1891 yılında olmasına rağmen ilk yarışma ancak 1908 yılında yapılabildi. Şampiyona yine St. Petersburg şehrindeydi ve Alman Anna Hübler – Heinrich Burger çifti tarihte ilk dünya şampiyonu çift unvanını kazandılar (Resim 13). İlk altın madalyalı Avrupa Şampiyonu çift ise 1930 yılında Avusturya’nın Viyana şehrinde yapılan yarışma sonucunda Macaristan’dan Olga Orgonista (1901-1978) – Sandor Szalay (1893-1965) oldular.

Buz dansı kategorisi ise ilk defa, 1952 yılında Fransa’nın Paris kentinde yapılan şampiyonada yer aldı. Bu yarışmayı beklendiği gibi İngilizlerin güçlü dans çifti Jean Westwood – Lawrence Demmy kazandılar. 1953, 1954 ve 1955 yılındaki dünya şampiyonalarını da üst üste kazanan çift büyük beğeni topladı. Ne de olsa İngilizler bu yeni branşın yaratıcılarıydılar.

Resim 12|Fritzi Burger|1910-1999

Resim 13|Anna Hübler (1885-1976)|Heinrich Burger (1881-1942)

Dünya turnuvalarının başlangıcında sadece birkaç sporcu toplanabilmişti. Bunlar kendi türünde kulvarsı yarışmalardı. Ama figür pateninin popülerliği fanatik bir hızla büyüdü. 1908 senesinde patencilerin yarışması ilk defa Londra’da gerçekleştirilen IV. Yaz Olimpiyat Oyunları bünyesine alındı. Figür pateninin ilk olimpiyat şampiyonluklarını bayanlar kategorisinde Madge Syers-Cave, erkekler kategorisinde Ulrich Salchow (Resim 14), çiftler kategorisinde A. Hübler – Heinrich Burger ve special figures branşında Nikolai Panin-Kolomenkin (Resim 15) kazandılar. Rus patenci N. Panin-Kolomenkin o zamanın yarışmalarında ayrı bir kategori olarak yer alan specil figures branşında erişilmezdi. Bu branşta yarışan patenciler çizilmesi oldukça zor olan desenler bularak bu desenleri patenin yardımıyla buza aktarırlardı (Resim 16). N. Panin-Kolomenkin’in figürleri olimpiyat hakem kurulunca o kadar orjinal, güzel ve zor olarak nitelendirildiler ki bu figürleri kesinlikle gerçekleştirilmesi imkansız olarak değerlendirildiler. Ancak Rus patenci yine de bu figürleri buza çizmeyi başardı ve bu büyük çaba ona altın madalyayı kazandırdı.

N. Panin-Kolomenkin’in başarısı sadece Olimpiyat ile sınırlı kalmadı. Bu başarı daha birçok netice ve ödüllerle büyüdü. 1903 senesinde St. Petersburg’da yapılan Dünya Şampiyonasında Ulrich Salchow gibi tecrübeli bir patencinin ardından ikinci oldu. Panin’in başarısı 1904 senesinde Davos’ta yapılan Avrupa Şampiyonası 3.’lüğü ve 1908 senesinde Varşova’da yapılan Avrupa Şampiyonası 2.’liği ile devam etti.

Resim 14|Ulrich Salchow|(1877-1949)

Resim 15|Nikolai Panin-Kolomenkin|(1872-1956)

Panin-Kolomenkin, kazandığı başarıların yanı sıra Rusya bürokrasisinin önüne çıkardığı engeller nedeniyle zor günler yaşadı. Bu sorunlar öyle büyük boyutlara ulaştı ki sporcu, gerçek soyadı olan Kolomenkin’i gizleyip uydurma soyadlarla yarışmalara katılmak zorunda kaldı. Bu duruma çok üzülen yakın bir arkadaşı ona kendi soyadıyla yarışmalara katılmasını teklif etti. Böylelikle sporcu Panin soyadını alarak spor yaşamının geri kalanında bu soyadıyla yarıştı. Fakat tüm buz pateni tarihi bu sporcuyu halen Panin-Kolomenkin olarak anmaktadır.

Avrupa ve dünya şampiyonalarının 1915-1921 yılları arasında 1. dünya savaşı, 1940-1946 yılları arasında 2. dünya savaşı nedeniyle yapılamaması patenin gelişimine büyük zararlar vermiştir.

Savaşların hemen sonrasında paten baş döndürücü bir hızla gelişmeye devam etti. 2004 yılında 6.0’lık sistemden vazgeçen ISU, yeni oluşturduğu puanlama sistemiyle yepyeni ufuklara doğru yol almaktadır.

Resim 16|Special Figures